30 Eylül 2009 Çarşamba

Havuzda yüselim mi baba?




AliG, suyla ilişki kurduğundan beri havuz olayına kafayı takmış durumda. Bu yüzden tatilimizi planlarken kiralayacağımız evin havuzlu olmasına dikkat ettik. (Gördüğünüz üzere küçük beyin tüm istekleri emir kabul ediliyor.) Neyse, tatil boyunca her fırsatta havuzda eğlendik, oyunlar oynadık, maymunluk yaptık. Mevsimden dolayı havuz suyu biraz soğuk olduğu için AliG havuza girmek yerine bulabildiği her şeyi havuza fırlatmak gibi bir eğlence geliştirdi kendine. Arada zorla olsa da suya soktuk kendisini :)

Kısa Likya Yolu Macerası



7 gün boyunca pek havuz ve denizden çıkamadığımız için Kayaköy Turu'nu yapamadık. Bir akşam üzeri bizimkileri gaza getirip, Ovacık'tan Kirme'ye doğru giden patikada biraz yürüyüp, gün batımını Babadağ eteklerinden Ölüdeniz Lagünü'ne tepeden bakarak geçirelim dedik ama geç bir saatte çıktığımız için yolun yarısından geri dönmek zorunda kaldık. Her şeye rağmen bizimkiler 1-2km olsa da yürüyüp, lagünü birazcık da olsa yukarıdan görebildiler. AliG efendi her zamanki gibi bu yürüyüşü de babasının sırtında yaptı sayılır :)

Kıdrak Koyu




Hesapta tatilimizi Ölüdeniz'de geçirdik ama lagüne bir gün bile uğramadık. Bu bölgede favori noktamız Lykia World'ün yanındaki Kıdrak Koyu idi. Plajı taşlı olsa da hemen plaj bitiminde yer alan orman ve içindeki piknik alanı burayı tüm gün zaman geçirmek için ideal yapıyor. O taraflara gitmek isteyen herkese öneririm. Aslında Kabak Koyu'na da gitmek istiyorduk ama oraya araçla inilemiyor. Çoluk-cocuk yarım saat yürümek de zor geldi açıkçası.

Göçek'te Namık'la buluştuk



3. gün Namık Kaptan'la buluşmak üzere Göçek'e doğru yola çıktık. Bizi marinada karşılayan Namık abimizin havalı teknesinde biraz oturup, AliG teknenin her yerini tavaf edip, tüm seyrüsefer aletlerini karıştırdıktan sonra Göcek'e yerleşen İkbal ablamızın güzel mekânı Wanda'da takıldık. Orada İkbal'in yanı sıra Serap, Emre ve İkbal'in küçük manyak köpeği Barni ile de vakit geçirdik. Ardından Namık Abimizle bizimkiler Balıkçı Melike'de güzel bir Lağosu ve kalamarları mideye indirdi. AliG o kadar acıkmıştı ki yemesi için ekstra bir çaba sarfetmedik. Yemek sonrası teknede mola ve ardından yine Wanda'da kahve ve muhabbet...

Kelebek Vadisi ve St Nicholas Adası




Tatilin 2. günü Ölüdeniz'den kalkan tur tekneleriyle Kelebek Vadisi ve ardından St Nicholas Adası'na gittik. Tur sabah 11.00'de başlayıp, akşam 19.00'da bitiyor. Önce Kelebek Vadisi, ardından Akvaryum Koyu, Soğuk Su ve Deve Plajı'na uğranıyor. Gün boyu farklı noktalarda yüzüp, aralarda tıkınmak eğlenceli. İlk durağımız Kelebek Vadisi'nde AliG ilk trekking deneyimini yaşadı. Kendisiyle Kelebek Vadisi'nde yer alan kanyonun içine kadar yürüyüp, geri döndük. Gerçi yolun yarısını bizim kucağımızda yaptı ama olsun.

Fethiye'de Güz Tatili


Geçen yıl hala ve kuzenlerle Kaş'ta 5 gün geçirip çoook eğlenmiştik. Bu yıl da yeni bi yer deneyelim diyerek Fethiye Hisarönü'nde bir ev tuttuk ve bayram tatiline birkaç gün ekleyerek yine çok eğlenceli günler geçirdik. Bu sefer hala ve kuzenlerin yanı sıra babaannemiz de bizimle beraberdi. İlk gün yol yorgunluğuyla pek bir şey yapamadık ama kalan 6 günde doyasıya eğlendik. İşte ilk gün AliG yeni yüzme gözlüklerini denerken :)

Çamlık Demiryolu Müzesi



Ramazan nedeniyle Eylül sonuna bıraktığımız MAAiLE tatilimize giderken yolumuzun üzerinde bulunan Çamlık Buharlı Lokomotik Müzesi'ne de uğramayı ihmal etmedik tabii. İzmir-Aydın otoyolunun neredeyse ortasında yer alan Selçuk ayrımından sapıp, ilçeden geçerek varıyorsunuz Çamlık'a. Köyün hemen girişinde yer alan Lokomotif Müzesi'nin özel bir şirket işletiyor. Müzenin bahçesi çok güzel ve bakımlı ama sergilenen lokomotifler açık havada durduklarından yavaş yavaş çürüyor. Neredeyse uykusuz 10 saatlik bir otomobil yolculuğundan sonra AliG ile müze bahçesinde turlayıp, lokomotifleri ve vagonları gezmek çok keyifliydi. Sizin de yolunuz oralara düşerse mutlaka uğrayın!

Bütün çocuklar toplandık


Önceki hafta AliG yakın arkadaşları Pamir, Lusin ve Arev'le Pazar kahvaltısı yaptı. Nurcan ve Bülent'in bizim için özenle hazırladığı brunch sofrasında saatler geçirdik. Ufaklılklar da gayet güzel zaman geçirdi. Kahvaltı sonrası da TV'de "Fireman Sam"i izlediler. Thomas the Train, Bob the Builder derken sonumuz hayrola...

13 Eylül 2009 Pazar

Yine mi Koç Müzesi?



Evet, her zaman her yerde Koç Müzesi :) Havacılık Müzesi sonrası soluğu yine Koç Müzesi'nde aldık. Halat Restaurant'ta güzel bi öğle yemeği sonrası 15:00'te Hasköy Sütlüce Treni'ne binip, 16:30'da Liman Teknesi'yle Haliç Turu'na katıldık. Arada 1900'lü yıllara ait kamyonet kılıklı bir otobüsle müze bahçesinde küçük bir tur da bonustu :) Tüm bunların yanında beyimiz bir de Atlıkarınca'ya sardı. Harala-gürele derken yine akşamı ettik yani...

AliG Şairler Sofası'nda


Geçen hafta "AliG'ye tren alıcaz" diye Nişantaşı ve Ihlamur taraflarında maketçilere uğradık ama istediğimiz şeyi bulamadık. Gerçi sonradan Kadıköy Yakası'Ndaki Hobi Dünyası'nda her tür oyuncak trenin satıldığını öğrendik ama iş işten geçmişti. İşte o gün önce Nişantaşı, sonra Topağacı'ndan Ihlamur Kasrı ve ardından Beşiktaş Akaretler üzerinden yine Nişantaşı'na çıktık. Tüm bu rotayı yürüdük AliG ile. Daha doğrusu çoğunu ben yürüdüm, küçük beyimiz de omuzlarımda bana eşlik etti. Akaretler'den yukarı çıkarken solda kalan Şairler Sofası Parkı'nda küçük bir mola verdik haliyle. AliG Neyzen Tevfik'i çok sevdi :) Yalnız böyle güzel temalı bir parka böyle ölçeksiz ve kötü şair yontuları hiç yakışmamış.

Hava Kuvvetleri Müzesi





Geçen hafta malum, annemiz yurt dışında olduğu için AliG ile 4 günü birlikte geçirdik. Geçen Cumartesi de uzun zamandır ziyaret etmediğimiz Hava Kuvvetleri Müzesi'ne bir kez daha uğradık. Ama bu sefer koleksiyona gıcır gıcır bir F-16 Fighting Falcon da eklemişler. Gidip görülesi bir yer. Her türden uçak ve helikopter devasa bir açık alanda sergileniyor. Kapalı hangarda da maketler, motorlar, kokpitler, üniformalar vs var. Hatta küçük bir hediyelik eşya mağazası da var ve içinde hava kuvvetlerimizin filo peçleri de satılıyor. Mutlaka gidin, görün!

3 Eylül 2009 Perşembe

Miniaturk





Annemiz iş için Paris'e gitti. Biz de O'nun yokluğunda işten izin alıp, AliG efendi ile takılıyoruz. Dün "N'apsak-N'etsek?" diye düşünürken Miniatürk'e gitmeye karar verdik. İyi ki de gitmişiz. Gerçi AliG sadece Atatürk Havalimanı maketi ve uçaklarla ilgilendi. Onun dışında sergilenen binaların tarihi ile ilgili sunum yapan ve barkod vasıtasıyla çalışan ses cihazlarıyla. Uzuuun bir park turundan sonra her zamanki gibi sallandık ve trambolinde zıpladık. Daha doğrusu zıplamayı öğrendik :)