30 Temmuz 2009 Perşembe

Aklından neler geçiyor kimbilir?


Rahmi Koç Müzesi'ne gelir de Hasköy trenine binmeden gider miyiz hiç? Tekne sonrası tren yolculuğu. Manzara Haliç kıyısında piknik ve mangal yapan insan silsilesi.

Dön baba dönelim!


Rahmi Koç Müzesi'nin hemen girişinde yer alan parktaki en eğlenceli alet atlıkarınca sanırım. Annemizin biraz başı dönse de AliG'nin keyfi her zamanki gibi yerinde. Bir sonraki tur için "Motosiklete mi yoksa uzay aracına mı binsem?" telaşında hergele :)

Bu Pazar çok farklı bi'şi yaptık!






Tüm çocukluğum Rahmi Koç Müzesi gibi bi yerin özlemiyle geçti sayılır. Bu yüzden RMK Müzesi açıldığında acayip sevinmiş ve hemen gitmiştim. Daha sonra yeğenlerimi İstanbul'a her geldiklerinde mutlaka götürmüştüm. AliG'yi de RMK Müzesi ile erken yaşta tanıştırmama rağmen, o da genetik olarak babası gibi bu tür sanayi müzelerine bayılıyor sanırım. Bu yüzden de her allahın günü "Babacım, hafta sonu Koç Müzesi'ne gidebiliriz mi?" sorularına hep olumlu yanıt veriyorum :) Neyse bu hafta annemizi ve AliG'nin kuzeni Serra'yı da yanımıza alıp, yine Hasköy'e yollandık. Ama bu sefer önceden sefer saatini öğrendiğimiz Liman 2 teknesine biletimizi alıp, kendimizi 1936 yapımı bu güzel ve bakımlı teknenin güvertesine attık. Yaklaşık 1 saat süren Haliç Turu gerçekten eğlenceliydi.

Yine mi Polina demeyin!


Annemiz o meşhur pastaların fotoğrafını çekememişti ya geçen hafta. Bu hafta fotoğrafını da koyalım dedik! (Diğer pastaların fotoğrafını koymayı niye akıl edemedim acaba!?)

Çocuk havuzunda 4 saat


Malum, geçen Cumartesi "Acayip sıcak olacak, evden ya da sudan çıkmayın!" gazlarına istinaden kendimizi yine Polonezköy'deki Leonardo'nun havuzuna attık. Abartmıyorum, yaklaşık 4 saat boyunca AliG ile birlikte çocuk havuzunda takıldım. Önceleri kenarda ve gölgede oturmayı tercih ederken, güneşin yükseldiğini görünce kendimi havuza attım. AliG ve bir avuç çocuğun çılgın eğlencesine (üzerine kovayla su boşaltma, kafayı suya batırma, su püskürtme vs) ben de dahil oldum anlayacağınız. Bu arada Leonardo'nun çocuk havuzu iyi gerçekten. Arada büyük boy havuza da takıldık ama yalandan :)


itChair



Büyük bi hevesle kendime aldığım katlanır bisikletimi henüz kullanmak kısmet olmadı ama AliG biraz büyüyünce ekteki itchair'in yaptığı aparatla küçük ve eğlenceli turlar yapabiliriz sanırım.

"Katlanır bisiklet de nasıl bi şey oluyor ki?" diye soruyorsanız alın size birkaç adres!

24 Temmuz 2009 Cuma

Fotoğraf çekebilirim mi?





AliG bu aralar benim küçük fotoğraf makinesini görünce hemen "Fotoğraf çekebilirim mi?" diye izin alıp, deneysel karelere imza atıyor. Bir kaçını sizinle paylaşayım (Babaannenin meraklı bakışları vizörden kaçmamış bu arada:)

19 Temmuz 2009 Pazar

Eventgarden




AliG'nin babaannesi ve büyük kuzeni İstanbul'a geldi. Bakıcımız Aysel Hanım 1 hafta izinli olduğu için nöbetçilik görevi otomatikman babaanneye düşüyor tabii. Neyse... Genelde Pazar günü mobilize taklmayan Gürdal Ailesi, babaanne evde sıkılmasın diye annemizin önerdiği Bahçeköy'le Sarıyer arasında yer alan Event Garden adında bi yere gitti. Havalı ismi ve web sitesiyle üzerimizde olumlu bir etki bırakan yer, orada geçirilen zamanla yerini büyük bir hayal kırıklığına bıraktı. Kötü yemek, iyi niyetle ama kötü yapılan servis ve her yerden üzerinize doğru gelen mangal kokuları, bu Temmuz sıcağında hiç de iyi gelmedi. AliG eğlendi eğlenmesine ama sonrasında ödediğimiz acayip hesap, keyfimizi bayaa bi kaçırdı. O paraya İstanbul'un içinde nitelikli bir restoranda, "klimatize" bi ortamda hem daha iyi yemek yenir, hem de daha mutlu olunur. Genelde burada açtığımız başlıklardaki yorumlar hep olumlu olurdu ama ne yazık ki biz Event Garden'i kimseye tavsiye etmemeye karar verdik.

"Koç Müzesi'ne gidelim, trene binelim"





AliG için Rahmi Koç Müzesi'nde tur atmak, parkta salıncakta sallanmaktan çoook daha eğlenceli. Kendisini öğlen uyutamadığımız için, arıza yapmasın diye atladık-gittik yine. Bu sefer ana binada Rahmi Koç'un Nazenin adlı devasa yelkenliyle önceki yıl yaptığı Dünya Turu'nun sergisi vardı. Çok sevdiğimiz müzemizin sevgili kurucusu dünya turunda yine bir müzelik malzeme toplamış diyebiliriz. Uğradığı yerlerin t-shirtlerinden, otantik eşyalara ve hediyeliklere kadar her şey vardı. Tabii yol boyunca çekilmiş fotoğraflar, eskizler, karikatürler de cabası! Biz yine saat 13:00'te klasik tren turumuzu yaptık. Bu arada aynı saatte Liman 2 teknesiyle Haliç Turu da yapılıyor. Bir sonraki sefer saati 16:00 olduğu için tekne turunu önümüzdeki haftaya erteledik haliyle. Şu aralar açık alanlarda vakit geçirmek için hava çok sıcak ama müzenin kapalı mekânları yeterince serin.

18 Temmuz 2009 Cumartesi

Polina'nın leziz pastaları


Havuz sefası sonrası mideyi şenlendirmek gerek, di'mi ya! AliG de, acıkan bünyeyi ödüllendirmek için günü Polina'nın harika ev yapımı pastasından yiyerek sonlandırmış. Polonezköy'e giderseniz aklınızda bulunsun! Ne demiş Charles Eames: "Take your pleasure seriously!

Take your pleasure seriously!






AliG bugün annesi ve Sarven abisiyle birlikteydi. Sabahtan Polonezköy'deki Leonardo'nun havuzuna gidip, akşama kadar havuzda takıldılar. Daha doğrusu Ali Bey havuzdan çıkmamış, anne de Ali Efendi'ye bekçilik yapmaktan dinlenmeye pek fırsat bulamamış tabii :) Neyse, yarın nöbeti ben devralıyorum.

16 Temmuz 2009 Perşembe

The Rocking Horse


"Tam AliG'ye göreymiş" diyecem ama bizimki artık büyüdü bu tür şeyler için. Gerçi insan bunu görünce "Benim de bir garajım olsa, yaparım böyle bi'şi" diyor ama yalan tabii! Felix Götze'yi kutluyor, hayatımıza devam ediyoruz.

15 Temmuz 2009 Çarşamba

Ex Libris


AliG'nin kütüphanesi giderek büyümeye başladığından, o'nun kitapları için de bir "Ex Libris" ihtiyacı doğdu tabii. Bilmeyenler için "Ex Libris" kitabın sahibini belirleyen bir işaret, bir nevi kartvizit ya da sahiplik belgesi. Birkaç yıl önce Özlen'le Amsterdam'da turlarken Posthumus adında sadece kırtasiye ürünleri satan harika bir dükkâna girmiştik. Burada Ex Libris olarak kullanılabilecek türlü türlü hazır ahşap stampa'lar vardı. O zamanlar Özlen için aldığımız ama pek kullanmadığı bu "Karakoyun" damgasını AliG'ye Ex Libris olarak seçtik. Yani Karakoyun'lu bi masal kitabı görürseniz, bizim kütüphanemizden çıkmıştır. Haberiniz ola! Bu arada Posthumus internet üzerinden de satış yapıyor. Bilginize...

Masalcı Behiç Ak



Geçenlerde ikindi vakti şirketten çıkıp "biraz nefes alayım" derken, uzun zamandır ziyaret etmediğim Can Yayınları'nın Galatasaray'daki dükkânına uğradım. Zamanında idefix'den küçük yeğenim için bi dolu Pıtırcık kitabı almıştım Can Yayınları'ndan çıkan. "Okul öncesi kitabınız var mı?" diye sorunca beni üst kata yönlendirdiler. Bir de baktım ki yaklaşık 30 kitap ortaya yayılmış beni bekliyor. Ben de AliG'nin yaşına uygun 22 kitabı bir çırpıda aldım tabii :) Kitapların arasında özellikle eskiden beri çok sevdiğim bir karikatürist olan Behiç Ak'ın hem yazıp, hem de resimlediği 6 kitabı var. Hepsini gözüm kapalı tavsiye ederim. Ayrıca Behiç Ak'ın Günışığı Kitaplığı'ndan çıkmış 4 kitabı daha varmış. Onları da AliG'nin kütüphanesine eklemek için sabırsızlanıyorum. Bu arada CanÇocuk çok yakında yayındaymış, haberiniz ola!

14 Temmuz 2009 Salı

Aşşşk Café



Pazar günleri tüm İstanbul kendini mesire yerlerine ya da denize atarken biz evde takılmayı tercih ediyoruz. Saat 17:00 olup, hava da serinlemeye başladığında AliG ile birlikte Nişantaşı turumuza başlıyoruz. Artık puseti bıraktık. AliG, anne ve ben yürüyerek Reasürans Pasajı'na gidip, Aşşşk Café'de bi'şiler yiyip-içerken bizimki de ortalıkta takılıyor. Bazen yaşıtı çocuklar olunca sosyalleşiyor da haliyle. Gerçi O'nun sosyalleşmesi için yaşıtlarına ihtiyacı yok. Herkesle bodoslama muhabbete girip, artık o an aklında ne varsa anlatıp duruyor. Aşşk Café sonrası durağımız Teşvikiye Camii bahçesi. Genelde yanımıza top almadığımız için burada top oynayan abilere sarıyoruz hemen. Camii bahçesinde biraz ter attıktan sonra, hooop Tunaman'daki parka dalıyoruz. Pazar günleri genelde sakin oluyor ve AliG ile birlikte uzuuun salıncak eğlencemiz başlıyor. Tam parkın üzerinden geçerek Atatürk Havalimanı'na doğru inişe geçen uçakları da "spot" ettikten sonra, Backhaus Nişantaşı'na uğrayıp, pastane bölümünde çalışan ablalarımızdan günlük kurabiye haracımızı da aldıktan sonra, D&R'ye uğrayıp, dergi ve diğer ıvır-zıvırlara şöyle bir göz attıktan sonra tekrar yürüyerek eve dönüyoruz.

Fatih Ormanı derken...


Pazar sabahı erkenden çıkıp, bir önceki gün programını yaptığımız "Fatih Ormanı'na gidelim. Hatta içinde güzel bi mekân varmış, orada da kahvaltımızı yapalım" diye yola vurduk kendimizi ama Fatih Ormanı'na giriş yapmaya çalıştığımız iki noktada da içeride öyle bir mekânın olmadığı söylendi. E, bizde piknik setapı yapmadığımız için kös kös Santral İstanbul'un yolunu tuttuk. Tamirane'de kahvaltı, ardından klasik havuza minik taşlar atmaca ve ardından çimlerde yalınayak koşturmaca. Öğlen sıcağı tepemizdeyken "Hadi eve dönelim" dediğimiz anda, AliG çimenlerde annesini peşinden koştururken, Özlen "hooop!" diye kıçının üzerine oturdu. Meğer su birintisi olan bi yere basmasın diye Ali efendinin peşinden koştururken, ayağı kayıp, düşmüş. Yanlarına vardığımda sinirinden ağlıyordu :) Anneyi ve AliG'yi çamurlu kıyafetleriyle toparlayıp, ışık hızıyla eve attım tabii. Aslında Santral'de Adidas'ın Streetball Turnuvası vardı ama o sıcakta da izlenecek gibi değildi.

9 Temmuz 2009 Perşembe

Beautiful Boy


John Lennon'un Beautiful Boy parçasını ilk kez yıllar önce Imagine filmini izlerken duymuş ve bayılmıştım. Keşke ben de oğluma böyle bir şarkı yazabilsem...

Kes tıraşı...



Geçen yıl AliG'nin saçlarını keseyim derken biraz abartıp dazlak yapmıştı oğlumu (alttaki fotoğraf) ve bu durum evde bir aile faciasını da beraberinde getirmişti. AliG'yi babası gibi kel gören annemiz neredeyse evi terkediyordu. Gerçi bizim hırt 2008 yazını keltoş haliyle mutlu mesut geçirdi, lüle saçları yeniden uzadı ama annemiz 2009'da kontrolü ele aldı haliyle. Evet, AliG'nin ilk kuaför deneyimi dün yaşandı. Annesinin söylediğine göre saç kesimi boyunca sakin sakin oturmuş bizimki. Böyle de acayip bi çocuk işte. Evde burnumuzdan getirir, dışarıda "Ay bu çocuk ne kadar uslu!" tepkileriyle puanları toplar. Oğluşumun lüleleri gitmiş ama bu sıcak havalarda daha fazlasına da gerek yok, di'mi ya!?

8 Temmuz 2009 Çarşamba

Geleceğin Rocker'ı...


"AliG'yi Rock'n'Coke'a götürsem mi acaba?" diye düşünürken, Ohdeedoh tayfası "Küçük olabilirler, müzik onlara fazla gürültülü gelebilir ama konser posteri ile başlangıç yapsınlar" diye düşünmüş. Kesinlikle katılıyorum. Hepsini alıp, AliG'nin odasına duvar kağıdı mı yapsam!? Poster fiyatları 20-45 $ arasında. Hmmm, biraz tuzluya patlar sanırım.

5 Temmuz 2009 Pazar

Sedef Adası + Büyükada






Harika bir Cumartesi öğlen vakti Kabataş'tan tekneye atlayıp, önce Sedef Adası'na, oradan sevgili arkadaşımız İlker'in Büyükada'daki güzel evine misafir olduk. Port Sedef'te yemek, büyükada açıklarında deniz ve İlker'in evinde jakuzzi keyfinden sonra "Büyükada'da ne yesek?" diye düşünürken, annemizin elinde gördüğümüz siyah bir benek ve ardından koparılan "Kene bu!?!" fırtınasından sonra yine tekneye atlayıp, tapagaz İstanbul'a döndük. İstanbul'da doktorun "Bunun altı bacağı yok, kene değil" mesajıyla herkes rahatladı ama akşam akşam biraz keyfimiz kaçtı tabii. Neyse, hafta sonu adaya gidelim ama Cumartesi gününü tercih edelim, Pazar'ı değil. Bu güzel gün için Aslı, Kerim, AliYorgo, İpek, Özer, İlker, Karen, Betty ve Boo'ya teşekkürler. AliG çok ama çoook eğlendi.