18 Nisan 2010 Pazar

İstanbul Lale Festivali




Annemiz geçen Cuma işinden izin aldı. AliG ile ilgilenmek için İstanbul'a gelen babaannemizle birlikte Emirgån Korusu'na gitmişler. Laleler gerçekten çok güzel görünüyor. Rahmetli Çelik Gülersoy'un Lale Bayramı İBB'nin Lale Festivali olmuş artık. Bu kısa ömürlü çiçekleri görmek için acele etmek gerek.

Eve dönüş...





Pazar sabahı erkenden kalkıp, eşyaları toparladık. Splendid otelin kahvaltısı vasat. Hesabı ödeyip, bu güzel ama kötü işletilen oteli terkedip, deniz otobüsü iskelesine gittik. AliG dönüşte küçük bi arkadaş buldu Allahtan. Annemiz de #2'nin ağırlığı ile yol boyunca uyudu :)

Büyükada gecesi





Balık işini öğlen hallettiğimiz için akşam yemeğini meydandaki restoranlardan birinde hallettik ama pişmanlıkla. Eskiden takıldığımız mekânı yenilemişler ama yemek kalitesi yerlerdeydi. Ağzımızdaki kötü yemeğin tadını silmek için kendimizi ada lokmasına verdik :) Tarçınlı ve sıcacık lokma AliG'nin de hoşuna gitti. Tabii üstüne yine bi top dondurma! Bu çocuğun tatlı sevgisi bana çekmiş! Dönüşte loş ve ayazlı ada sokaklarında gölgelerimizi kovalayarak otele döndük. Otelde küçük bir Türk kahvesi molası ama AliG ile ne mümkün. Odaya çıkıp, yatağa yayıldık. TV'de Yüzüklerin Efendisi serisinden bi bölüm var ama cızırtılı bi 37 ekran TV'den izlemek hoş değil. İyi geceler Büyükada!

Arkadaşım eş, arkadaşım şek...




AliG dönüşte de omuzlarımdaydı ama yokuş aşağı olduğu için nispeten daha kolay oldu bu sefer :) Faytonların beklediği meydanda eşekler de parketmiş. Bizim ki hemen birkaçıyla samimi oldu. Aslında bi eşek turu fena olmazdı ama cebimizde sadece aşağıya dönüş parası kalmıştı. Bu yüzden bugünlük eşekleri sevmekle idare ettik ama oradaki faytoncu abilerden biri AliG'ye kıyak yaptı ve atlarından birinin üzerine oturttu. Bizimki Fatih edasındaydı atın üzerinde. Aşağıya at üzerinde inmeyi teklif etti ama reddettik haliyle :)

İstikamet Aya Yorgi!





Uyku sonrası biraz spor diyerek, otelden çıkıp bi faytona atladık. İstikamet meşhur Aya Yorgi Tepesi. Faytonumuz bizi Nizam yolundan Aya Yorgi tepesine çıkaran yokuşun başına götürdü. Hediyesi 20 TL. Yokuşun kenarında bulduğumuz ağaç dallarını yürüyüş sopası yaparak tırmanmaya başladık ama daha yokuşun yarısına gelmeden AliG su koyuverdi. Tabii iş yine başa, pardon omuzlara düştü. AliG'yi omuzlayıp, Aya Yorgi'ye doğru yürümeye devam ettik. Tepeye ulaştığımızda nabzım çok da tavana vurmamıştı. Demek ki bende hâlâ iş varmış. Geçen yılki Likya Yürüyüşü işe yaramış olmalı :P Tepede biraz oyalandık ama adanın zirvesinde olduğumuz için hava bayaa bi sertleşmişti. Eh bi de AliG'nin oradan oraya koşturması falan derken, kiliseye kısa bi ziyaret yapıp, dönüşe geçtik. Aslında tepedeki restoranda köfte ve salata eşliğinde 1-2 kadeh parlatmak fena olmazdı. Ha bu arada meraklıları için; Aya Yorgi tepesi tam Sabiha Gökçen Havalimanı iniş rotası üzerinde. İnişe geçen uçakları çok yakından izlemek mümkün oluyor böylece.

Öğle uykusu zamanı


Biraz yürüyüş, yemek ve dondurma sonrası uyku zamanı. Hepimiz erken kalktığımız için yorgun düştük :) AliG'nin de uykusu var ama onu uyutmak bile başlıbaşına bi dert artık. Yine 2-3 masal sonrası zor da olsa uykuya daldı. Bense o'na masal anlatayım derken genelde içim geçiyor ve kendimi saçmalarken buluyorum :)

Prinkipo Dondurmacısı


Yemek sonrası tabii ki dondurma zamanı. Hemen meydana çıkan yoldaki Prinkipo Dondurma'ya uğrayıp AliG'ye tek top, annemize de waffle aldık. Ben yolun yarısında tüm dondurmayı yalayıp yuttum :) AliG ise keyfini çıkararak yedi dondurmasını...

Milto'da Öğle Yemeği




Otelden çıkıp biraz emlakçılara uğradık ama daha kiralık olarak pek bi'şi yok. Zaten adadaki emlakçıların tiplerini de gözüm hiç tutmuyor. Ben yine biraz sahibinden.com'a bakayım en iyisi :) Kısa turdan sonra sahile dönüp restoranların tacizci çalışanlarını aşıp, Milto'ya oturuyoruz. AliG'nin ilk yazı Büyükada'da geçmişti. O dönem Milto'da çok balık yemişliğimiz vardır. Dönüp dolaşıp geldik yine yani. Biz siparişi verirken, AliG cam akvaryumun içindeki kocaman balığa takmış durumda! Yemek boyunca onu dürtükleyip durdu :)

Büyükada Splendid Otel






Splendid 1908 yılında açılmış. Kubbeleri, dışa doğru açılan ahşap bordo panjurları ve binanın ortasındaki huzurlu avlusuyla gayet güzel bir otel. Otelin 70 odası ve 4 süiti varmış ama kış sezonunda olduğumuz için çok yoğun değildi. Geceleme ücreti 100 USD. Yazın bu rakam 2 katına çıkabiliyordur herhalde. AliG nedense oteli pek sevmedi çünkü odaya girer girmez "Akşam eve gidicez, di'mi baba?" diye sormaya başladı.

Welcome to Prinkipo




Deniz otobüsü Kınalı ve Burgaz'ın ardından Büyükada'ya yanaştı. AliG ile birlikte güneşli ada meydanına çıkıp merdivenlerden otelimize doğru çıktık. Bizimki faytonları görünce kafayı taktı tabii hemen. Ama önceliğimiz otele eşyaları bırakıp, öğle yemeği için uygun bi yer bulmak. Splendid Otel'in lobisi yüzyıl öncesinden kalma :)

Geçen hafta n'aptık?


Geçen hafta Cuma akşamı "Hadi adaya gidelim, hem sezonluk ev de bakarız falan" diye birbirimizi gaza getirdik anneyle. Oldu olacak akşam da kalsak mı diyerek hemen mekân arayışına koyulduk. Geçenlerde sitesini gördüğüm l'isole'yi aradım ama son gece 4 odalı bi otelde yer bulmak ne mümkün! Biz de Büyükada'daki Splendid Otel'i aradık ve bir oda ayırttık. Cumartesi sabahtan hazırlıklarımızı yapıp (AliG'nin kıyafetleri için koca bi sırt çantası) metro ve fünikülerden sonra Kabataş'tan deniz otobüsüne atladık. Vapur neredeyse 1.5 saat sürüyor. Kış döneminde Adalar'a hafta sonları sabah akşam deniz otobüsü var. Unutmayın!