29 Mart 2009 Pazar

Göçmen's Ranch


Sarıyer Muhallebicisi'ni hepiniz bilirsiniz di'mi? Bu muhallebici amcaların Zekeriyaköy'de kocaman bir çiftlikleri varmış meğerse. (önceden biliyordum zaten :) Çiftliğin içinde türlü türlü hayvan ve bir de devasa manej ve atlar var tabii. Biz de seçim günü oyumuzu kullanmadan önce AliG'nin aylardır "Mililli, Mililli" sayıklamalarına son vermek için, mekânı ziyaret ettik haliyle. Midilli Turu bir seyis eşliğinde patika yoldan 30 dakika kadar sürüyor. Ufaklıkla takılmak isterseniz spor pabuç giyin! Dinlenme noktasında minik bir göl ve içinde tonla alabalık var. Balıkları görmek istiyorsanız yanınızda ekmek getirmeyi unutmayın! (Ciddiyim, başka türlü kendilerini göstermiyorlar) Cezası 25 TL. Seyise bahşiş vermeyi unutmayın tabii. Bu arada kahvaltı, brunch tarzı atraksiyonlar da var. Kredi kartı geçmiyor, cash flow, you know :)

28 Mart 2009 Cumartesi

MB me plz!


Şöyle AliG'nin fotoğraf arşivine bi baktım da, herifçioğluyla doğru-dürüst bi fotoğraf çektirmemişiz yahu. Zar zor bulabildiğim bi tanesinin üzerinde oynayıp, Manbabies sitesine gönderdim. Eğer sizin de evde bi bilgisayar (bu satırları okuyabiliyorsanız vardır) ve bi de fotoğraf editörü (Photoshop Elements vs) programınız varsa deneyin, çoook eğlenceli!

27 Mart 2009 Cuma

Pizzeria Pidos @ Gümüşsuyu


Sergi açılışı sonrası acıkan bünyeleri doyurmak için Taksim Gümüşsuyu'ndaki Pizzeria Pidos'a gittik AliG ve Atölye Kaleydoskop tayfasıyla. Kendisi önden Caprese, ana yemek olarak Pizza Filetto siparişi verdi ve afiyetle yedi. Yemek sonrası arka masada kutlanan bir doğum günü bizimkini anında havaya soktuğu için pasta niyetine Panna Cotta'nın üzerine konulan bi mumla olayı büyümeden kapattık. Gerçi AliG'nin doğumunun 27. ayını da kutlamış olduk böylece :) Gecenin en ilginç anekdotu ise o gece Pizzeria Pidos'un 2. katında servis yapan tüm elemanların isimlerinin de Ali olmasıydı. İnsanın çocuğu olunca böyle şeyler komik gelmeye başlıyor nedense :D

Atölye Kaleydoskop Sergisi


AliG'nin annesinin de üyesi olduğu Atölye Kaleydoskop'un karma sergisinin açılışına gittik geçenlerde. Beyimiz yine tüm resimlere tek tek bakıp, hepsinde köpekbalığı gördü. Ama o'nun asıl ilgi alanı küçük salondaki heykel sergisiydi. Zırt-pırt sergiye dalıp, babasına aman vermedi hırt. Hatta bi ara sergilenen bir parçayı neredeyse düşürüyordu ve biz de durup-dururken mermer bir hatun figürüne usturuplu bi para ödemek zorunda kalacaktık. Zorla sanat mı olur kardeşim!?# Ana fikir: Her daim çocuğunuza sahip çıkın. Bu arada ilgilenenler için sergi 3 Nisan'a kadar ziyarete açık.

26 Mart 2009 Perşembe

Haritasız / Uncharted


Geçen hafta sonu Santral İstanbul'da açılan Uncharted / Haritasız isimli sergiye gittik. "Bacak kadar veledin sanat ortamında işi ne yav?" demeyin. Bu bildiğiniz sergilerden değil. Toplamda 3 koca kat, birbirinden ilginç ve etkileşimli video vb işlerle dolu. Bi katta fotoğraf çektirip, çıkışını alabilirken, başka bi katta Reactable denen ilginç aletle DJ'lik yapabiliyorsunuz. AliG sevdi valla...

Num Num @ Kanyon


Geçenlerde AliG ile "felekten bi öğleden sonra çalalım" modunda Kanyon'daki Num Num restorana gittik. Küçük beyimize Köfte-Patates ve sonrasında Banana Split'ten oluşan bi menü siparişi verdik hemencecik. Servisi yapan abimiz bize hemen boya kalemi seti getirdi ve AliG o noktada koptu tabii. Yemekler gelene kadar tüm parmaklar rengârenk oldu haliyle. Yemek sonrası ise restoran görevlisi apla, AliG'yi bi balonla neşelendirdi. Bizimki karnı tok ve sırtı pek olmanın getirdiği rahatlıkla, mekânda gezinip, sağa-sola askıntı olmaya başladı tabii. Bu arada bu veletlere havuç suyu, elma suyu gibi sağlıklı şeyler içirmeye çalışmayın boşuna, paranıza yazık. Num Num güzel mekân. Porsiyonlar büyük, yemekler güzel, servis sevimli ve candan. Fiyat için söölicek sözüm yok valla, işinize gelirse...

Panorama 1453


Malumunuz, geçenlerde İstanbul-Topkapı'da Kültür Park adı verilen devasa bi rekreasyon alanı inşaa edildi ve içinde de 'İstanbul'un Fethi'nin canlandırıldığı Panorama 1453'ün açılışı yapıldı. Biz de fırsatı kaçırır mıyız, hemen AliG ile atlayıp-gittik. Hafta içi olmasına ve yağmura rağmen kalabalık gruplar geziyordu ama biz 10-15 dakikalık bir boşluğuna denk geldik herhalde. Mekân yarım kubbe şeklinde. 360°'lik bir resim ve önünde kuşatmanın canlandırılması için konulmuş savaş objelerinden oluşuyor. Siz mekânın tam ortasında olduğunuz ve çepeçevre resimde verilmiş olan derinlik duygusuyla kendinizi kuşatmanın tamortasında buluyorsunuz. Tabii çepeçevre ses sitemi ile bu duygu daha da tavana vuruyor. AliG önce top seslerinden korksa da sonrasında alıştı. Bi kaç tur atıp, birkaç fotoğraf çektikten sonra mekândan ayrıldık. İzleme alanı kısıtlı olduğu için insanlar panoramik bölüme gruplar halinde alınıyor. Hafta sonu hıncahınç dolu olur eminim, bu yüzden fırsatını bulup, hafta içi gitmekte fayda var. Tabii bu arada Kurtuluş Savaşı versiyonu da yapılsa fena olmaz.

Dolphinarium


Yine bi izin günü şans eseri bi yerlerde açıldığını okuduğum Dolphinarium'a gittik AliG ile. Hafta içi gösteriler 11:00 ve 14:00'te. Biz 11:00 gösterisine gittik, birkaç okul grubu dışında kalabalık değildi. Daha önce Antalya'daki Yunus Gösteri Merkezi'ne gitmiştim. Tabii oradaki açık havuz ve kalabalıktan mıdır, nedir, daha eğlenceli gelmişti bana. İstanbul'daki gösteri ise daha bi yavandı sanki. Önce bir mors, ardından Küçük Balinalar ve en sonunda da Yunuslar'ın gösterisi vardı. AliG sevdi haliyle gösteriyi. Giriş fiyatı 20.-TL (3 yaşına kadar ücretsiz) Gösteri sonrası hayvanlarla fotoğraf da çektirebiliyosunuz, Tabii o da 20 kâât :) Bir de önceden rezervasyon yaptırmak kaydıyla yunuslarla yüzmek de mümkün.

Piyer Loti Teleferiği


Önceki hafta izinliydim ve hava muhalefetine rağmen AliG'yle biraz gezdik. Teleferik manyağıyız ya, Eyüp'ten Piyer Loti'ye çıkan teleferiğe binmemek olmaz. Piyerloti'den Haliç manzarası Sadabat Dönemi'ndeki gibi değil ama yine de değer! Fotoğraf makinemizi unuttuğumuz için cep telefonu kullanmak zorunda kaldık, idare edin artık!

6 Mart 2009 Cuma

Alpha Bravo Charlie


Bizimki uçaklara sarınca, ilk iş "minik uçak maketleriyle mevzuuyu çözeriz" dedik ama onlar da duvarlarda çizim malzemesi olarak kullanılmaya başlayınca, Playmobil'in oyuncak uçağını alıp, sorunu çözdük. Başlangıçta fiyatı pahalı gibi görünse de, üretim kalitesi ve ömrü açısından başka markalarla kıyaslanamaz. Öncelikle parçaları birbirine tam oturuyor ve ABS malzemeden üretildiği için oldukça dayanıklı. Ayrıca detayları da göz alıcı olduğu için AliG'nin oyun keyfini daha da artırıyor. AliG daha 2 yaşında ama söküp-takma işlerine eli yatkın olduğu için almaktan çekinmedim açıkçası. (Yalnızca çok küçük parçaları şimdilik uzak tutmakta fayda var) Diyeceğim odur ki oyuncakların üzerinde yer alan 0-12m, 1+, 3+ gibi uyarıları çok da dikkate almayın çünkü çocukların düzeyleri farklı olabiliyor. Yakında havalimanımızı da satın alıcaz. Geriye bir tek uçuş lisansı almak kalıyor :)

Hayvanlarla aramız iyi mi?


İstanbul'un orta yerinde küçük bir apartman katında yaşadığımız için evcil bir hayvanımız yok ne yazık ki. AliG doğmadan önce karı-koca aklımızdan geçirip, bir türlü cesaret edemedik nedense hayvan sahibi olmayı. (Aslında tembellikten) AliG, bebekliğinden bu yana dostlarımızın hayvanları ile gayet sıkı fıkı ilişkiler yaşadı :) Şu aralar da kuzenimizin (Fedige~Feride) kedilerine (Karamel-Vanilya) kafayı takmış durumda. Aklına her estiğinde "Fedige'ye gidelim, Kalamel'i sevelim, Valilla'yı sevelim" diye tutturuyor. Üşenmeyip gidersek de sevimli dostlarına bir türlü rahat vermiyor. Eğer, çevrenizde evcil hayvanı olan arkadaşlarınız varsa ne âlâ çünkü genelde kedi ve köpekler, —bu veletler ne kadar arsız olsa da— onların çocuk olduğunu tahmin edercesine, davranışlarını pek umursamıyorlar. Ama siz yine de tedbiri elden bırakmayın.

İstanbul yakınlarında Darıca Hayvanat Bahçesi var ama pek tavsiye etmem açıkçası. Çünkü çoğu hayvanı, ziyaretçilerin eziyetlerinden korumak için öylesine kafeslere hapsetmişler ki, doğru dürüst göremiyorsunuz bile. Ama deve, lama, zebra, midilli gibi hayvanlarla yakınlaşmak serbest.

Issız Adam


Geçenlerde AliG ile İstanbul Modern'e gittik. Hemen müzenin girişinde yer alan ve çocuklar için düzenlenen mekânda bayaa bi zaman geçirdik. Küçük hanımlar ve beyler, renkli boyalar, kağıtlar, makaslar ve yapıştırıcılarla, görevlilerin eşliğinde kendi yaratıcı süreçlerini yaşıyorlar. Bizim küçük bey de yarım saatlik bir karalama süreci yaşadı. Ayrıca boyalarla parmaklarını boyayıp, kağıtlara parmak izini aldık :) Alt katta yer alan "Gölgeye Övgü" sergisi de bizimkinin ilgisini çekmiş olmalı ki, video gösterilen tüm salonları tek tek gezerek, hangisinin eğlenceli, hangisinin sıkıcı olduğuna dair yüksek sesli görüş bildirdi. Bu arada İstanbul Modern'deki saçma bir kuraldan da bahsedeyim size. Nedense orada fotoğraf çekmek yasak. Dünyanın en önemli müzelerinde bile —bazen ücretini ödemek kaydıyla— fotoğraf ya da film çekebiliyorsunuz ama burada haşa! Bana saçma geldi açıkçası! Beyimizin fotoğrafı müzenin bahçesindea çekildi. Giderseniz müzenin otoparkının artık paralı olduğunu da unutmayın.

Maçka-Taşkışla Teleferiği


Uzun süredir AliG'nin tek derdi uçaklar olduğu için, —şimdilik— uçma zevkini Maçka-Taşkışla Teleferiği ile gideriyoruz. Bu hat ne kadar kısa olsa da, eşsiz manzarası yetiyor. Yalnız kabinlerin camları şehir vandallarından nasibini aldığı için pek de berrak ve temiz değil. Ama siz yine de sadece 1 bilet parasına bu kısa yolculuğun keyfini çıkarın.