19 Mayıs 2009 Salı

Rahmi Koç Müzesi


Malum, bugün 19 Mayıs ve resmi tatil olduğu için AliG ile yine klasik RMK Müzesi Mini Tren Yolculuğu ve Piyerloti Teleferiği ile çıkış-iniş planladık. Beyimiz öğle uykusunu tamamladıktan sonra arabamıza atlayıp, Hasköy'deki müzeye gazladık ama 15:00'teki sefer dolmuştu. Biz de 16:00 seferi için biletlerimizi alıp, Piyer Loti teleferiğine doğru yola çıktık ama aman allahım, tüm İstanbul bugün teleferikle Piyer Loti'ye çıkmayı kafasına koymuş olmalı ki, manasız uzun sırayı görünce tekrar müzeye döndük. Ali Efendi yine klasik müze turunu atıp "Bu ne, bu ne?" sorularıyla babasını bezdirdi ama olsun. Önce lokomotifleri gezip, ardından tren turumuzu yaptık. Daha sonra DC3 Dakota'mızda biraz dinlenip, vapurdaki Yalvaç Ural Teneke Oyuncak Sergisi'nin üzerinden geçtik. Bitmediii :) AliG 2. dünya savaşında Antalya kıyılarında düşen bombardıman uçağı ile ilgili ziyaretçileri bilgilendirdikten sonra, yaklaşık 50 çakıl taşını denize attık. Ardından miniparktaki Atlıkarınca'da 2 tur döndük. (Benim de başım döndü tabii) Hmmm, başka n'aptık? Eski Lengerhane Binası'nı da turlayıp, üzerine "Hayallere sığmayan Minyatür Odalar" süreli sergisinde takıldık. Ardından Café Du Levant'ta güzeeel bi schnitzel yedikten sonra akşamı ettiğimizi görüp eve döndük haliyle.

Polonezköy'de bi hafta sonu


Geçen Pazar bol çocuklu kalabalık bir grup olarak Polonezköy'deki Ludwik Pansiyon ve Restoran'a gittik. Geniş bir araziye yayılmış piknik masalarından istediğinizi seçiyor, sonra da kahvaltı veya mangal olayına giriyorsunuz. Kahvaltıyı pek tavsiye etmem ama istediğiniz eti seçip, önceden yakılmış bir mangalda piknikçilik oynamak fena değil. (Gerçi pişirmek yerine yemeyi tercih ederim) Neyse, mekân çim zeminli ancak meyilli bir arazi yapısına sahip. Bi de çocuklar için kondurdukları dandik bir kaydırak var. Her yerinden çivi ve vida uçları çıkan, doğru dürüst korkuluğu bile olmayan bi'şi. Nedense şu memlekette anlamadığım şey, para kazandığı halde, mekânına doğru dürüst yatırım yapmayan, geliştirmeyen yerlerdir. Ludwik'e geçen yıl da gitmiştik ama değişen hiç bi'şi yok. Zaten bi daha da gitmem. Diyeceğim odur ki, Polonezköy gibi sayfiye yerlerine gidecekseniz, yiyeceğiniz yemeği düşünmek yerine, çocuğunuzun güvenliğini düşünün. Adam gibi rekreasyon tesisi varsa ne âlâ. Olmaması bile avantajdır aslında. En azından sakat bir oyuncak üzerinde kendine zarar vermesini engellemiş olursunuz. Havalar ısındığı için geniş siperlikli şapka, UV filtreli gözlük, rahat bi sandalet ve güneş kremi şart. Durup dururken çocuğun başına güneş geçirmeyin :)