30 Ağustos 2009 Pazar

Yenimahalle Parkı'nda Öğle Uykusu

Tüm hafta sonunu Sarıyer'de küçük bir evde geçirince beyimiz sıkıldı tabii. Biz de n'aptık? Her fırsatta Sarıyer'in tüm parklarına uğrayıp, dakikalarca sallandık. Pazar sabahı da erkenden kalktığı için öğlene doğru salıncakta uyuyakaldı balpeteğim.




Anneannede Kahvaltı


Dedemiz şu aralar çok hasta olduğu için Pazar günü tüm aile bir arada olsun istedi. Ev, Bayram günü gibi doldu-taştı. Tüm aile fertleri eve uğrayıp, dedemizin sağlığıyla ilgilendi. Bu arada Ali Bey n'aptı dersiniz? Misafirler için hazırlanmış ne kadar hamur işi varsa hepsini kahvaltıda şekersiz çayla birlikte afiyetle yedi.

Fedige'de Ramazan Mangalı


AliG ile tatilden döndüğümüzden beri birlikte çok az zaman geçirdik. Dedemiz hasta olduğu için annemiz hafta sonlarını anneannede geçiriyor. Baba ise geçen hafta sonu küçük bi kaçamak yapıp, motorla Behramkale taraflarına gazladı :) Bu Cumartesi yine Sarıyer'e, dedemizin yanına gidip, orada vakit geçirdik. Akşamında da Fedige'ye gidip, Serdar'ın yaptığı enfes et, pirzola ve köfteleri lüpledik. O kadar çok yemişiz ki yemekten sonra biraz yürüyüp, yediklerimizi eritmeye çalıştık. AliG yine bahçede Karamel'le uğraştığı için bi tırmık yedi. Gece ise yine yatağın enine doğru yatarak bizi hiç uyutmadı tabii.

13 Ağustos 2009 Perşembe

Baba, havusa girelim mi?


Eren Konukevi'nin en güzel yanı hemen önünde küçük de olsa bir havuzunun olmasıydı. Brüt betondan yapılmış olması nedeniyle suyu hep gri görünüyordu ama bu AliG ve benim için sorun olmadı :) (Kemâl Bey seneye seramik kaplatacakmış) Benim küçük güzel oğluşum, her sabah kalkar kalkmaz pencerenin önüne gidip "Baba, havusa girelim mi, havusta yüsmek istiyom beeen" deyince, akan sular duruyordu tabii. Son gün yoğun ısrarlarımız sonucu annemiz de girdi havuza :)

Küçük Çınar Abimiz



Eren Konukevi'nde kalırken AliG'nin en yakın arkadaşı ta Samsun Bafra'dan tatile gelen Çınar abisiydi. Çünkü AliG sabah kalvaltısından akşam yemeğine kadar her fırsatta Çınar'ın Transformers'ları ve arabalarıyla oynadı. (Biz akılsız bi anne-baba olduğumuz için yanımıza oyuncak almamıştık nedense) Pazar günü biz İstanbul'a dönerken Çınar ve ailesi de İzmir'e doğru yola koyuldular. Çınar, AliG ile vedalaşırken ona çok sevdiği sarı Honda S2000 arabasını hatıra olarak verdi. Bu arada 3 gün boyunca gece-gündüz AliG'nin tüm isteklerine boyun eğen küçük Çınar'ın sevgili ebeveynleri Özden ve Hüseyin Kahraman'a da kucak dolusu sevgiler...

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Bu Dalyan başka Dalyan



Smintheon Tapınağı'ndan çıktıktan sonra kumlu plaj arama maceramız Geyikli yakınlarındaki Dalyan'da son buldu. Ezine Belediyesi'ne ait bir kampinge yayıldık hemen. Şezlong kirası yalnızca 2 TL idi :) Ama deniz o kadar dalgalı ve hava o kadar rüzgârlıydı ki AliG denize girmemek için kıyameti kopardı denilebilir. Ama ben yine de psikopat baba kimliğimle ne yapıp-edip kendisini buz gibi suya sokmayı başardım :) Gerçi 30 saniye sonra kendimizi yine sahile attık ama... Akşama kadar denize girmek yerine, plastik kovamızla su taşıyıp, sahildeki küçük kaymak taşları yıkadık :)

Smintheon'a da uğradık



Bundan birkaç yıl önce gittiğim Smintheon Kültü'ne kaldığımız yere yakın olması nedeniyle annemizi ve AliG'yi de götürdüm. Böylece küçük beyimiz ilk arkeolojik deneyimini yaşamış oldu :) Endüstriyel arkeolojiye olan ilgisi malum. (Santralİstanbul ve Koç Müzesi) İstanbul Arkeoloji Müzesi'ne de bebekken gittiği için pek bir şey anlamamıştı :) Assos'tan Ezine yönüne giderken Gülpınar Kasabası içinde yer alan Smintheon, bugünlerde Efes Pilsen'in desteğiyle yeniden arkeolojik kazı alanına dönüşmüş. Biz gittiğimizde yapıların üzerindeki toprak tabakası kaldırılıyordu. Belki Tapınak ayağa kaldırılırsa burası da birkaç yıl sonra turistler için popüler bir uğrak noktası olabilir.

Taşlı denize gidebiliriz mi baba?


Assos'un iklimi müthiş, nem sıfır ve gölge olan her yer serin serin esiyor ama denizi için aynı şeyi söylemek zor. Sahili taşlık, bu yüzden mutlaka plaj ayakkabısı ile girmek lazım. Sivrice Koyu'nun ilerisinde Sokakağzı denen yerin plajı kummuş ama nedense biz de o tarafa hiç gitmedik. Gerçi sahilin koca taşlarla kaplı olması AliG'yi hiç mutsuz etmedi. Topladığı koca koca taşları denize atmaktan inanılmaz keyif aldı 3 gün boyunca.

Eren Konukevi



AliG, ben ve sevgili annemizle birlikte geçen Perşembe ve Cuma günü izin alıp, 4 günlüğüne Assos taraflarına gittik. Giderken 5 saatte aldığımız yolu, 9 saatte dönebildik gerçi ya neyse... Butik Oteller Rehberi'nden seçtiğimiz Eren Konukevi'nde kalmaya karar verdik çünkü otele rezervasyon için telefon açtığımda ilk sorduğum soru "Çocuk kabul ediyor musunuz?" oldu. Konukevinin sahibi Kemâl Bey de tüm nezaketiyle "Tabii ki efendim, çocukların da tatil yapmaya hakkı var" dedi ve bizi çok mutlu etti. Geçen yıl maaile yaptığımız Kaş tatilinden bu yana ilk kez Aliş'imizle bu kadar uzun zaman geçirdik ve çoook eğlendik.

Lex'in Bir Yılı

Alexander Joseph Smirnow'un (isme bak isme!) ana-babası, Lex'i eve getirir-getirmez bir yıl boyunca gün be gün fotoğrafını çekip, sonra da bunları şirin bir video haline getirmişler. Ulen ben niye düşünemedim bunu?!

Funky Lunch


İngiliz Mark Northeast de Japon annelere özenmiş olmalı ki Spongebob Squarepants'ten Ben10'e, Ice Age'deki Scratch'tan Nemo'ya kadar birçok çizgi karakteri sevimli sandviçlere dönüştürmüş. İsteyene bu sandviçlerin nasıl hazırlanacağını gösteren bir kitap da mevcut. Hadi bakalım!

4 Ağustos 2009 Salı

Camocağı'nda bi haftasonu





Geçen Pazar çok sevgili arkadaşımız Elif ve minik ikizleri Zeynep ve Kuzey'le buluşmak ve hasret gidermek için Camocağı'ndaydık. Neredeyse 9 aylık olan Zeynep & Kuzey'i o kadar özlemişiz ki akşama kadar kucağımızdan indirmedik desek, yeridir. Biz Zeyno ve Kuzey'le ilgilenirken AliG'nin tek derdi her zamanki gibi kampüste yer alan yüzme havuzunun sefasını sürmekti. Havuz planı yapmadığımız için yanımıza mayo almamıştık ama bu AliG'yi vazgeçiremezdi tabii. AliG Selva ile havuzda eğlenceli dakikalar geçirdi ama Seda ablasının gazına gelip, havuza atlamayı reddetti. Akşam olup da eve dönme vakti gelince beyimizin keyfi kaçtı tabii. Hele Seda'nın üstü açık Mini Cooper'ını görünce "binicem!" diye tutturdu ama biz olmadan binmek istemediği için dönüş yolunda biraz delirdi ve ardından her zamanki gibi uyuyakaldı. :)

Bu arada bilmeyenler veya merak edenler için, Camocağı Yılmaz Yalçınkaya'nın Riva yakınlarında büyük bir özveri ile hayata geçirdiği muhteşem bir cam mabedidir. Dünyanın ve Türkiye'nin en önemli cam sanatçılarını ağırlayıp, workshop, kurs ve sergiler düzenler. Üstelik tüm bu aktiviteler belki de dünyada bir eşi olmayan muhteşem bir kampüste yapılmaktadır. Fırsat bulursanız bir haftasonu gidip, fırınlarda çalışan cam ustalarını izleyebilir veya hemencecik boncuk yapmayı öğrenebilirsiniz. Ayrıca butikte satılan birbirinden güzel cam işleri ve akseuarlar da cabası!

Sun.Day.Sky


Cumartesi öğleden sonra İza'nın doğurduğu haberini alınca, hastaneye uğradık. İza ve Emre'nin dünya güzeli (Nazar değmesin tabii) oğulları Erel'e merhaba dedik. Bu kısa ziyaret sonrası AliG'nin annesi "Bugün oğluna sen bak!" mesajını verince ben de yeğenim Serra ile birlikte Ali Efendi'yi Santralİstanbul'daki Sun.Day.Sky etkinliğine götürdüm. Ortam çok kalabalık olmamakla birlikte birbirinden farklı birçok etkinlik vardı. Ama hava durumu festivalin adına yaraşır olmadığı için, yağmur atıştırmaya başlayınca kendimizi Otto'nun şemsiyelerinin altına attık. E tabii Otto'ya çökünce, buzzz gibi naneli limonatalarımızı ve kocaman pizzamızı ısmarlayıp, yağmurun keyfini çıkarttık. Tabii AliG yağmur altında gezinmenin nasıl bi'şey olduğunu merak edip, biraz turladı. Serra ablamız Uncharted sergisini gezmediği için, bir kez daha Santral salonlarında turladık. AliG her zamanki gibi giriş katındaki VW minibüsün arkasına kurulu mikrofonda bağıra bağıra "İyi ki doğdun Aaaliiii!" parçasını söyledi. Sonra Santral tarafındaki deney setlerinde bir tur ve eve dönüş tabii. Kağıthane Tüneli'nden geçerken milyonuncu defa tepedeki havalandırma fanlarını gösterip "Baba bu neee?" diye sormamazlık etmedi tabii :)