2 Haziran 2009 Salı

Kısa Antalya Macerası


Geçen hafta (23-31 Mayıs) kuzenimle birlikte Likya Yolu'nun bir kısmını yürüdük. (Detaylar için: Baglasandurmaz) Ben yokken "AliG'nin annesi de kafasını dinlesin" diye anneannesiyle birlikte Antalya'ya, babaannesinin yanına yolcu ettik. Küçük beyimiz ilk günden sonra arıza yaptığı için hatun gecenin bi yarısı uçakla Antalya'ya gidip, bizimkini teskin etmek zorunda kalmış. Ertesi gün de İstanbul'a dönmüşler. Bu arada ben dağları yürüyerek aşarken Özlen'in gönderdiği e-posta her şeyi anlatıyor: "Hırt evlat, denize girip (Tabii beline kadar) taşları attıktan sonra oradan zorla söküp eve getirdik. Bu sökme sırasında bi kafa yedim, bi de ısırıldım her zamanki gibi. Plajdaki abi bile "Kapa çeneni' sözüyle nasibini aldi. Bıcı bıcı ve süt sonrasında da sızdı. Uyurken ne tatlı halbuki." Şu aralar gerçekten bi "Terrible Two" sendromu yaşıyoruz ya hayırlısı... (Eklemeden geçemeyeceğim: Terrific Two!)

Hiç yorum yok: